17 Ocak 2012 Salı

Gülü sevdin

 
Gülün üzerine tıkla








 
 

Güle baktın gülü sevdin
Gül olsaydım deyiverdin
Kır böceği gibi
Gül dalına konuverdin.
Bir iç geçirdin derinden
Gülü oynattın yerinden
Anlayamadım seni
Suskundun kederinden
Gülü koklayınca, coştun
Gül ile ne konuştun
Garip hissettim kendimi
Ona neyi sormuştun.
Dikeninden sakınmadan
Çiçeğine dokunmadan
Gülü arkadaş edindin
Bütününden ayırmadan
Sen bahçelerin değil
Gönlümün çiçeğisin
Yaşadığın kalbime eğil
Ne haldesin göreceksin
Yağmurla yaşla değil
Sevdamla yeşereceksin.
        Hüseyin KOÇ
     Nice 14 Şubatlara
 
 




 



Gül Osaydım Deme Sakın



Gül olsaydım deme sakın
 
Gül bahçelerde saksıda
Duvarlarda askıda
Geceleri soğukta
Gündüzleri  sıcakta
Yerinden ayrı düşünce
Heba olur sonunda
 
Gülün ömrü az olur
Sevilmesi yaz olur
Kısa zaman elde gezer
Sonra  yerlere düşer
Kim bilir, kimler ezer.
Kokusuna bananlar
Güzelliğine doyanlar
Solduğunda atarlar
Bir daha hatırlamazlar
İşte gülün hayatı
Seveninin sanatı
 
    Hüseyin KOÇ
Ankara 14 Şubat 2014

Dikeni Olsa da Yolun




Ey Hayat fotoğrafındaki
Tek karenin bir eşi
Biliyor musun?
Umuda çevirmiştin
Belirsiz sandığım gidişi
Bitirmiştin ruhumdaki
Tükenmeyen serzenişi
Karanlıkta kalan dünyamın
Olmuştun güneşi

Ruhumu dolduran ince bir ses
Benliğimi saran ılık bir nefes
Saadete sevk eden en tatlı enfes
Ey dost fedakâr arkadaşım
Birleşti yollarımız seninle

Bir sebeple bir yerde
Yarınlar için sözler vermiştik
Perçinledik yeminle

Hayat bu
Dikeni olsa da yolun
En güzeli
Hayırlı olmasıdır sonun
Öyle de oldu nitekim
Biteceği yerde
Arttı git gide sevgim
Dünyalar güzeli
Üç evlat verdin bana
Dedim ya hayat bu
Daha güzeli ne ola.


Gül bahçesi




Gözyaşınla kurak gönlüme
Bir gül bahçesi donattın.
Sular gibi sebil ettin canımı
Unuttum kendimi
Yok, ettin ihtiraslarımı
Yadigâr bıraktın ruhuma
Demet, demet sevginin ölümsüzlüğü.

Adadım kendimi
En derin dualar ve en içten niyazlarla
Ufukların aydınlık muştusuyla dolu mor zamanlarına
Kucak açtım, seninle gelecek sevgi ve ızdıraplara
Yetti her şeyin, ağlaya, ağlaya gülen
Güle, güle ağlayana
Çelenk, çelenk sevgi ördüm
Gönül bahçesinin çiçeklerinden
Kadeh, kadeh testi, testi can sebil ettim
Canıma, can pınarından.
Muhabbetine kavuşan bu gönül
Nasibini alırsa şu gülüşünden
İstemez dünya evinin varlığından şanından.

           Hüseyin KOÇ
                 Ankara 


Sevimli küçüğüm





Mutluydum dünyalar benim olmuştu
Her anım onunla dolmuştu
İlk çocuğum dünyaya gelmişti
O da  geldiğine sevinmişti
Minyon ve sevimliliğiyle
İlk gününde  gülmüştü.
İlk defa baba oluyordum
Hemen kucağıma alıyordum
Hiç tatmadığım bir duyguyu
Onunla tadıyordum.
Zaman, zaman
Onunla ağlıyor
Onunla gülüyordum.
O çok küçüktü
Yumuşacık bürümcüktü.

Adını çok severdi
O her şeye gülerdi
Kendini sevdirmek için
Neler, neler yapardı
Dikkati üzerine toplar
Avuç  içinde hoplar
Zıp zıp  zıplardı
Durmadan nazar alırdı.

Dünyası öğrenmekti
Parçası gülmekti
Güzelliği sevmekti
En hoşuna giden
Akranının bilmediğini
Söyleyerek övünmekti.
İlkokula başladı
Hemen kendini gösterdi
Bazı gurur ve onurları
Onunla tanıdık, tatdık
Gitmediğimiz  mekanlarda
Onun adıyla anıldık.
Mutluluğunda mutlu
Acısıyla   onunla ağladık
Bizleri hiç üzmezdi
Sözümüzden çıkmadı
Saygı ve sevgi timsaliydi
O yaşlarda dahi
Olgunların  emsaliydi.
Dilerim  ALLAH’ tan
Kolay etsin işlerini
Acısını göstermesin
Benden önce öldürmesin
O sevgimin üzerine
Başka duygu kondurmasın.
Üzgün halini dahi
Bize hissettirmesin
Güzellikler yaşasın
İki dünyası hayır olup
Mekanı cennet olsun.
Eylül 2002



Umut ağacımız.




Daha bir başkaymış meğer
Her şeyin ilkini tatmak
Birazcık hasret den sonra
Onu koklayıp bağrına basmak

Hem anayım dedi hem de müjde
Neşe dağıtırdı etrafına gülüşte
Yanımızdaydı hem kederde sevinçte
Kaldığına etrafına moralken
Üzüntüye boğulurduk giderken

Umudumuz candan kızımız
Her şeyimiz hem bahar, yazımız
Havada kalır diye düşünmeyiz nazımız
O hem dünyamız, hem ahretimiz.

Edep haya tek bir elde toplanmış
Sevgi dostluk ta içine saplanmış
Suskunca etrafta gezinirken
Bir bakarsın Rahmana kanatlanmış

Sertliği yumuşatır bin bir türlü naz ile
Herkesi kaynaştırır güzel güzel söz ile
Günleri boş değil geçerdi niyaz ile
O harika sesi yayılırken etrafa
Sözleri  birleştirir saz ile

Her derde ilaç, derler ya hani
Öyle bir şey dünyamızda
İyiliğin yanında, kötülüğe mani
Bereketi hissedilirdi soframızda

Kaderi gurbet oldu yaşı çocuk derken
Hasret dünyamıza  kök salıverdi.
İçimiz yanar oldu yolun beklerken
Birkaç gün derken yıllar alıverdi.

Hüzünlenirdi giderken yanımızdan
Hep el sallardı arkamızdan
Her defasında zor ayrılırdık
Gözlerimizden anlamasın diye
Geriye dönüp bakamazdık.

Geleceği günü beklerken
Gözlerimiz yollara kilitlenirdi
Otobüsten inenleri seyrederken
Kalp atışlarımız süratlenirdi.
Büşra'yı Tıp Fakültesine uğurladığımız gün yazmıştım.


Baharımın yaz gülü



Sümeyya geldi dünyaya
Sanki geldi  ağlamaya
Onu susturmak nafile
Alınmasın hiç hafife
Kilosu gramı yerinde
Yiyeceği elinde
Güzel giyinmeyi sever
Kendisine hürmet eder
İnandıkları için
Fiz ana kadar gider.
Küçük, küçük inadı var
Bilmediğini kendine sorar
Fikir yürütüp kafa yorar
Başka düşünceleri de
Hep hayrına yorar.
Kendine pek güvenir
Küçük şeylere bile sevinir.
İltifata övünür.
Mutlu olması da kolay
Mutsuzluğu da bir o kadar.

Saf ve temiz bir yapısı
Dostluklarla dolu anısı
Eksiğini göstermez
Olmaz kimsenin maskarası
Herkese değer verir
Kendi değerini bilir.
Güzellik var içinde
Bu haliyle sevilir.
Başarıyı küçük bir ara ile
Hemen yakaladı
Onu bir daha bırakmadı
Şiir, roman, hikâye hep okudu
Makalelerde ödülü buldu
Yazarlık içinde uhde oldu
Kendini geliştirme de
Mutluluğu buldu.
En bariz özelliği
Boyu ve güzelliği
Küçüklere bayılır
Saygınlardan sayılır
Unutamadığı inadı
İlgisi olsun olmasın
Her düşünceye kıyası
Kendisidir sanatı
Bir ara rahatsızlandı
Bir hayli bunu kullandı.
Şifa için gitti geldi
Sonu hayır olunca sevindi
Onun bazı gerçeklerine
Uygun görüş bulamazsın
İnandıklarının karşısında
Farklılıklarla duramazsın
Sümeyya bu;
Benim nar çiçeğim
Uğur böceğim
Kolayca mutlu olur
Ufacık şeye kırılır.
Kendine has duygulu
O baharın yaz gülü


İyilikler dünyası






Her şeyde zirvede olmak
Zor bir insan için
Sümeyye içindeyse işin
Bunu konuşmakta niçin?
Bir bakarsın miskin ve yorgun
Bir bakarsın tersi durum 
Günlerce uykusuz çalış ve koştur
İlginçlikler onda pek çoktur.

Yönünü gurbete verdi
Gitmezsem anlamasınız derdi.
Azmi başarıyı getirdi
Şimdilik evlenmem dediyse de
Bekarlığa vedayı öne getirdi.
Zorlamadan yormadan
Ulaştı emeline
Tam o aşamada
Bak şu güzel geline
O evlendi
Ağlattı bizi
İnsan ilişkileri
Dostça yaklaşımları
Yine şaşırttı bizi
Yeşertiverdi umudumuzu
Hani bildiğinden şaşmazdı ya
Bildiği de şaşırtmadı onu
Dostlukların aynası
İyilikler dünyası



Ağlama oğlum





İçim bir hoş oluyor
Ağladığını gördüğüm zaman
Gökte ucan kuşlar  gibi
Yüreğim çırpınır durur
Burnumun direği sızlar
Yer ayağımın altından çekilir
Huzuruma, hüzün ağaçları dikilir.
Ağıt sesini duyduğum an
Seni  mahzun gördüğüm zaman.
Garip bir halin var
Zaten nazlı birisin
Bir de o halde görünce
Gönlüm delik, deşik
Yaralı bir hal  alır
Gök gürler, şimşekler çakar,
Yağmur bulutları üstümde ucar
Gözlerim dolar
Fırtınaya hazır hale gelir
Damlalar bir, bir ardına
Kimi yüzüme kimi içeme
Yol  bulur.
Akar durur.
Ağlama oğlum
Ağlatma beni
Senin ağladığın görmeyeyim
Acılarını bilmeyeyim
Çileli  geçti küçüklüğün.
Dahasını görmeyeyim
Dayanamaz  kalbim
Senin bir hüznüne
Ben bin ağlarım
Zaten  mahzun birisin
Çocuk yaştasın ama
Büyükler gibisin
Çok ileri düşünür
Olgun görünür
Hayatın acılarının,
Şimdiden duyarsın
Sen ne güzelsin
Hem de özelsin
Ağlama oğlum
Bu hallerini görünce
Küçüklüğün gelir önüme

Yedi aylıktın dünyaya geldiğinde

Hiç ağlayamadın ilk bebekliğinde
Günlerce güvezde yattın
İlk günlerinde acıyı tattın.
Sen bizim için murattın
İki aylıkken öksürmelerin başladı
Gittin geldin hastane köşelerine
Alışmaya başladın ilaç şişelerine
Sempatin yoktu oksijen tüplerine
Acılardan büyüyemedin
Çektiklerini söyleyemedin.
Çok şükür şimdi iyisin
Artık çocukluğunu yaşa
Bahanelerinde olsa da
Sakın ağlama
Yüreğimizi dağlama
Hüzün direğine
Bizi bağlama.


Eryaman'da oturduğumuz yıllarda balkondan bakarken Talha'nın bir gün ağladığını gördüm. Öylesi ağlıyordu ki içim parçalandı. Belki de önemli bir sebebi yoktu. O gün bu şiiri onun için yazmıştım.

Bitmese bu gece




Bitmese bu gece

Hep devam etse

Ne olur sürüp gitse

Bu gece hiç bitmese

Işıklar pır,  pır ederek kalsa

Hep böyle dursa bu gece

Rüzgar çok hafiften esse

Bozmasa bu halini

Parlayan ışıklar şuraya düşse

Yapraklar hafifte hafiften

Hışır, hışır ederek dursa

Gösterebilse kendini çiçekler

Etrafımda gürleşiverse

En güzel bestelerini yapsalar

Geçe kuşları ve böcekler

Bu gece bir sonrakiyle

Birleşiverse

Gündüzler başka yere

Yerleşiverse

Mehtapta konuşmak için

Dilleniverse

Rüyalarım hiç bozulmadan

Tatlı, tatlı devam etse

Mutluluğu bulduğum şu anım

Sürüp gitse ne olur.


Anlamlı şeyler

Meşgul etmese beni

Bir defacık olsa bile

Bu sanal  alemde kalsam

Yıllarımın böylece

Geçip gittiğini sansam

Ne olur?


Yine bir akşam farklı duyguların galebe çaldığı bir zaman

Yaşlılığa Kahır



Ah gönlüm ah
Nerelerdesin?
Sakin deniz sanıp
Hayal girdabında yüzer,
Başına işler açarsın.
Oynanmayacak bir oyuna
Senaryolar  yazar,
Sonra da  rolüne küsersin.


Haline bakmadan
Düşmüş gençliğin gölgesine
Yerinde duramayan ihtiyarlığın
Gözünü atmaz kayıt belgesine
farkında değil farkındalığın.


Haber anlamaz gönül
Yaşadığı onca yılları
Hiç yaşanmamış sayar
Eğlenebilmek uğruna
Değişik heyecanlar arar

Yaş ilerlese de
Rahat  durmuyor
Hiç huzurda değil gönül
Oyunda oynaşta zevzeklikte
Her çiçeği nadide
Her sözü doğru bilmekte
Kendini tutuklu hissediyor
Serkeş dönemlerinde
Labirente takılacağının
Bilincinde  bile değil.
Kendi alemini yaşıyor
Kim bilir belki de
Son nümayişi ile buluşuyor
Yarım bıraktıklarına düşünüp
Tamamlamaya koşuyor.

Düşünmemiş, habersizdir
Başını taşa vuracağından.
Böyle devam ederse eğer
Bir kurt kapanına takılıp
Bir daha çıkamayacağından.